| Türkçe | İngilizce | |||
|---|---|---|---|---|
| Law | ||||
| Hukuk | suç işleyen | offender i. | ||
|
This will avoid penalising those who comply while offenders get off scot-free. Bu, suç işleyenler cezasız kalırken uyum gösterenlerin cezalandırılmasını önleyecektir. More Sentences |
||||
| Common Usage | ||||
| Yaygın Kullanım | suç işleyen | perpetrator i. | ||
| General | ||||
| Genel | suç işleyen | transgressive s. | ||
| Colloquial | ||||
| Konuşma Dili | suç işleyen | perp i. | ||
| Law | ||||
| Hukuk | suç işleyen | infractor i. | ||
| Hukuk | suç işleyen | perpetrator (perp) i. | ||
| Hukuk | suç işleyen | maleficent s. | ||
| Türkçe | İngilizce | |||
|---|---|---|---|---|
| General | ||||
| Genel | suç işleyen kimse | wrongdoer i. | ||
| Genel | tekrar suç işleyen sabıkalı | recidivist i. | ||
| Genel | tekrar suç işleyen sabıkalı | repeater i. | ||
| Genel | suç işleyen (çocuk) | delinquent i. | ||
| Genel | suç işleyen kimse | perpetrator i. | ||
| Genel | suç işleyen kimseler | underworld i. | ||
| Genel | toplumun suç işleyen kısmı | underworld i. | ||
| Genel | ısrarla suç işleyen kimse | hard case i. | ||
| Genel | ısrarla suç işleyen kimse | hardcase i. | ||
| Genel | suç işleyen kimse | committer i. | ||
| Genel | suç işleyen kimse | faulter i. | ||
| Genel | pervasız (suç işleyen kimse) | flagrant s. | ||
| Genel | (çocuk) sürekli suç işleyen | incorrigible s. | ||
| Idioms | ||||
| Deyim | suç işleyen kimse | bad guy i. | ||
| Law | ||||
| Hukuk | ilk defa suç işleyen kimse | first offender i. | ||
| Hukuk | tekrar suç işleyen sabıkalı | recidivist i. | ||
| Hukuk | tekrar suç işleyen sabıkalı | repeater i. | ||
| Hukuk | tekrar suç işleyen sabıkalı | habitual criminal i. | ||
| History | ||||
| Tarih | ortaçağ kiliselerinin suç işleyen din adamlarının dini mahkemede yargılanmasını isteme ayrıcalığı | clergy i. | ||
